KALP (GÖNÜL) ŞAKRASI (ANAHATA)

İnsanda göğüs kafesi içerisindeki ve kalp civarındaki bölgede yer alan dördüncü şakra, insana sevgi enerjisini yaşatmak için vardır. Sevgi ki, Tanrının yegane hissediliş duygusudur, hatta O'dur. Ancak, nasıl sevgi? Bu şakra, kendi altındaki "sahip olma" şakralarının tesiriyle başla­yan ve insanı, sevdiğine sahip olma veya sahiplenerek sevme duygusundan yola çıkarır. Özgür bırakarak seven, karşılık beklemeyen saf sevginin yaşandığı yük­sekliğe kadar götürür. Kendi içinde yedi yükseliş basamağı içerir. Kalp, bir kan pompası olmakla beraber niçin aşkın sembolü olmuştur? diye dü­şünülürse; insan, sevdiği zaman göğüsünün, gönlünün genişlediğini, ihanete uğ­radığı veya sevgiyi bulamadığı zaman ise gönlünün sıkıştığını açıkça hissedebildiğinden ve gönül denilen kısımda da or­gan olarak kalp bulunduğundan, sevgiye onu sembol yapmıştır. Evet; insana sev­giyi, merhameti, şefkati bağışlayıcı hoş­görüyü yaşatan ve yine insana gerçek mutluluğun alt şakralar gibi, sahip olarak değil, severek yaşanacağını öğreten, gerçek insanlığa adım attıran şakra kalp şakrasıdır. Kalp şakrasının yüksek vibrasyonundan çıkan sevgi enerjisi, karşıdaki in­san veya hayvan tarafından yine gönül merkezinden algılanır. Karşıdakini ısıtır, yumuşatır. Bu vibrasyon olmadan göste­rilen sahte sevgi tezahürleri ise muhata­bım hiçbir zaman aldatamaz. Sevgisizlik, derhal anlaşılan bir vibrasyon eksikliği­dir.

Açılan kalp şakrası yeni bir meleke ola­rak ortaya çıkar. İnsanda algı merkezi haline gelir ve artık kişi aklıyla değil kalbiyle görmeye başlar. Halk buna "gönül gözü" adını vermiştir.

Kalp şakrasını en üst seviyede aktive et­miş, saf karşılıksız sevgiye ulaşmış kişi beğenmeyi düşünmeden sever. Ard dü­şünce olmadan hatta aklı araya sokmadan düşüncesiz sever. Kafa malzemesi kullanmaması yüzünden ileri derecede bu vasıftaki insana "Tanrı abdalı" denir ki, kafasızlık anlamındaki "aptal" tabiri bu sebeptendir.(Pir Sultan Abdal)

Bu merkez, çevredeki insanların sevinç ve dertlerini hissetme ve benliğinde onla­rı yaşamaya yol açar. Kalp şakrası bir ge­çiş şakrasıdır. İlk yansı alt şakraların tesirinde ve dünyasaldır, üst yansı ise ta­mamen ruhsal olana yöneliş başlangıcı­dır. Yeşil ışıklı rengi de, alttaki sıcak renklerle üstteki soğuk renkleri birleşti­ren geçiş rengidir zaten.

Sevgi ve aşkın yaşandığı bu realitede gö­nül şakrasından gelen enerji hayatın en büyük dinamiğidir, lokomatifidir. Hayatta insana herşeyi yaptırabilen, hiçbir güç­lükten yıldırmayan, uğruna herşeyi feda ettirecek güçteki enerjidir. Yani bu şakra, alt şakra duygularını (egoyu) feda eder. Tarihte Mecnun'un, Leyla'nın aşkı uğruna katlandığı tüm fedakarlıklar bu enerji sa­yesindedir. Aslında aşk, kim sebep olursa olsun Tanrısal çekiliştir, Tanrıyı hisse­diştir de o yüzden bu güce sahiptir.

Dördüncü şakra duyguları insana "işte gerçek mutluluk" dedirten ilk enerji türü­dür. Yaşıyor olma duygusu bu şakrada hissedilir ve yaşam bir çile olmaktan çı­kar, sevinç ve coşkuya dönüşür. Ayrıca; kalp şakrasıyla uyumlu kişinin yanında bulunan insanlar gerginleşmez, huzurlu olurlar. Ve kalp şakrası, insanı inceltir, tüm sanatların güzelliğine duyarlı hale getirir. Doğanın güzelliğini keşfedip onu yaşamayı sağlar ve bu sayede tüm yaradılışa duyulacak sevgiyi arttırır. Ancak bu şakradaki sevgi ve aşkın yeterli akışa ulaşamaması veya umutsuzluk hali, şakra­da blokaja, yani tıkanmalara sebep olur. Bu blokaj ve dördüncü enerji bedendeki akış bozukluğu, şakra bölgesindeki or­ganları zayıf düşürür. Akciğer hastalığı ve verem ümitsiz aşıkların hastalığıdır. Ayrıca sevgi gereği ve sevgisizlik olayları kalp hastalığına ve hatta genel yayılma ile kansere bile sebep olur. Olay dördün­cü enerji bedendeki zayıflıklar ve akış bo­zuklukları sebebiyledir.

Tasavvufta; dördüncü nefs seviyesinin adı, " nefsi mutmaine" dir. Yani tatmin eden nefs. İnsan gerçek mutluluğa ve tatmine bu şakrayla adım atar. Tanrı lezzetinin başladığı seviye olarak kabul edilir. Aklın arayışları olmadan yakın zevkine ermek, yani ulvi olanı fark etmek, onu ya­şamak bu mertebenin vasfıdır.

2-Copy-3

 

clicfees.html