ÜÇÜNCÜ ŞAKRA (MANIPURA)                                            

İçersinde tüm düşünsel faaliyetin cere­yan ettiği enerji beden yani "mental beden"in merkezi olan bu sarı ışıklı şakra, bedende göbeğin üstündeki karın kısmında yer alır. Bu şakra; içinde insanın tüm "entellektüel" aktivitesinin rol oyna­dığı, yani tüm akıl işlemleriyle ilgili; dü­şünce, zeka, mantık, hafıza, dikkat gibi melekelerin bulunduğu "mental" enerji bedeninin giriş kapısıdır.

Bu şakranın insana temin ettiği enerji, akıl melekesini mümkün kılarak, düşünme yeteneği sağlar, bilgide yücelmeyi sağlar, bilimsel gelişmenin kaynağıdır. İnsanlık bilimde, felsefede ve teknoloji alanında daima üçüncü şakra enerjileriyle yücelmiştir.

Ancak yine dünyayı yaşanmaz hale geti­ren faktör, insanın egosu doğrultusunda kullandığı zekası olmuştur. Ve entellektüel yüceliş insana konfor getirmiş ama mutluluk getirememiştir. Egonun üçüncü ve son merkezi olan, bu şakranın tesirle­riyle uyumlu ve güdümlü yaşayan insan henüz huzur, ve mutluluk merkezleri olan yüksek şakra tesirlerinden uzak bir ya­şam realitesi sürdürmektedir. Entellektüel şakranın tesirindekiler, arzularına ulaş­manın ve diğer insanlar üzerinde üstün­lük ve hakimiyet sağlamanın yolunu akıl ve bilgi becerileri vasıtasıyla elde etmeye çalışırlar.

Tahsile, bilgi edinmeye, öğrenime ve bi­limselliğe çok önem vererek geliştirdikle­ri sistem ve düzenle hakimiyet kurmak, bu şakra insaninin "gücü arayış" tarzıdır. Düşünce, zeka, mantıklı irdeleme gibi zi­hinsel enerjinin toplumda üstünlük sağla­yıcı bir güç olarak kullanımının getirdiği imkanlar, gerçekten bu şakra insanını madde ve mevki başarılarına ulaştırır. Fa­kat bu insan, iç dünyasında tedirgin, en­dişeli ve sıkıntılıdır. Akılcı olmanın getirilerinin yanında, kuşku, güvensizlik ve her olayın kontrol altında tutulamayacağı kaygılarının kişide yarattığı ruh hali; hu­zurlu, rahat, endişesiz ve özgür olarak mutluluğu başarmış ileri şakraların insanı gibi olabilmeyi imkansız kılar. Kısaca; akılcı ve mantıklı olmak her ne kadar top­lumda en yüksek yere oturtuluyorsa da yedi basamaklı yüceliş, bilgelik ve dolayı­sıyla, mutluluk merdiveninde yeri üçüncü basamaktır. Sevginin katılımı bulunmak­sızın mutluluk mümkün değildir. Ama bu şakra daha henüz, sevgi zannettiği akılcı çıkar yakınlaşmalarıyla, sevgi zannettiği haz ve sevinç duygularıyla mutlu ve hu­zurlu olabilmekten çok uzaktır.

Üçüncü şakra insanı çokça zihinsel enerji tüketir, işleriyle yatar işleriyle kalkar. Yatağında bile plan program ve düşünce üretir. Mantıksız konuşmalara hiç taham­mülü yoktur. Zeka ve bilgi yönünden ileri derecede kendini beğenmişlik egosu içindedir. Herkesi, daha iyi düşünmeye ve daha mantıklı olmaya davet eder. Mevki ve imkan sahibi olamamış insanları aptal­lık ve zeka noksanlığıyla aşağılar.

 Toplumda ve toplantılarda sergilediği ge­nel kültürü, bilgili ve zekice tavırlarıyla keyiflenir, tatmin olur. Münakaşalara gir­mekten, bilgi ve zekasıyla diğerlerini mat etmekten, onlara üstünlük sağlamaktan ve hayranlıklar kazanmaktan çok zevk alır. Ancak insanlara akıl gücüyle üstünlük sağlamak gayesiyle sevgisiz ve hasımane tavırlarla yaklaşımlarında diğer insan­ların direncine ve karşı tavırlarına maruz kalır. Çünkü bu davranışı diğerlerini teh­dit etmektedir. Gerçek gönül dostlukları kurmayı beceremez. Dışta aranan güç, kişinin içteki güçsüzlüğüne çare olamaz.

Birlik, huzur ve sükun duygusu yarata­maz. Tatminsizlik ve akılcı tedirginlik şakrada tıkanınklıklara sebep olduğundan, şakra civarındaki organlar tahrip olur. Mi­de problemleri ve ülser, üçüncü şakra in­saninin en belirgin hastalığıdır.

Entellektüellik şakrasının insanında Tanrı inancı, onun aklına uygun olan bilgi ala­nı, teoriler ve mantıklı irdelemeler içersin­dedir. Tanrıyı ve yaradılışı incelerken tüm düşünce ve felsefe tarihinin derinliklerin­deki kuramları inceler. Bu arada kainatı "manevi alem" olarak düşünür, akılcı yaklaşımlarla Tanrıyı ve nizamı çözmeye çalışır. Ancak Tanrı bir teori olmadığından, akılla kavranamayacağından ve O'nu ancak içte duygu ve coşku olarak yaşamak, farketmek mümkün olduğun­dan, entellektüel teolog Tanrıyı hiçbir za­man bulamayacaktır. Ve zaten üçüncü şakra insanı; dinsel anlatımlara inanacak kadar kendini saf görmediğinden, ileri se­viyeli inançlı insanların da kafalarının çalışmadığına hükmederek giriştiği uzayı, doğayı bilmek ve Tanrıyı yorumlamak çabalarında, genelde inkarcı ve inançsız haldedir. Ve bu şakradakilerin yaşamlarında, sadece bu ümitsizlik bile mutsuzlu­ğu ve huzursuzluğu getirmeye yeterlidir. Tasavvufta; üçüncü mertebe olan bu nef­sin adı "Nefsi Mülhime" yani ilham veren nefstir. Aklın verdiği ilhamla, şüpheci, in­karcı, dışa dönük kişiliğiyle hakikati dışta arama hatasına düşmüş seviyeyi göste­rir.

Şakraların insan egosunu tezahür ettiren bu ilk üç seviyesi daima güç arayışlarıyla geçen, tatminin ve huzurun bulunmadığı mutsuz realitelerdir. Mutluluk, dördüncü şakrayla başlayarak ve diğerleriyle gide­rek artacaktır. Çünkü dördüncü şakra sevgi duygusunun yaşanmaya başlandığı şakradır ve içinde sevginin bulunmadığı hiçbir tarif mutluluğun tarifi olamaz.

 İlk üç şakranın ayrın­tılı anlatımından sonra diğer dört yüksek şakrayı kısa anlatımlarla ve çok karakte­ristik vasıflarıyla tarif etmekle yetinece­ğiz. Sebebi de; ileride her birinin tek bir konu olarak çok ayrıntılı ele alınacak ol­masıdır. Ancak, her birinin ayrıntılı olarak ele alınması ve bu yüksek şakraların han­gi realiteyi insana sunduğunun anlaşıla­bilmesi için, daha pek çok kavramların üzerinde durmamız gerekecektir.

 

 

 

1.      home4-akra-esas">Home