ALTINCI ŞAKRA (AJNA)                                

Alında, iki kaş arasında, hipofiz bezinin etrafındaki bu enerji merkezi, lacivert ışıklı ajna şakrasıdır. Bu şakra yüksek şuurluluğun ya da baş­ka bir deyişle Bilgelik Bilincinin yaşandı­ğı realitedir. Kutsal olanın yani "gerçe­ğin" farkında lığının sezgisel olarak hissedilişi, asıl kendisi olan "Ben" farkındalığı­nın "Ben O'yum" olarak yaşanışıdır. Duyular üstü algılamaya açılmışlık ve sezgisel kanaldan, söze dile gelmeyen, aklın anlayamayacağı yüksek gerçekleri direkt yasayarak algılamak halidir. Atındaki bu şakraya "üçüncü göz" adı ve­rilir. Sebebi, görünen ve beş duyuyla al­gılanan dünyanın, içerdiği ancak beş duyuya hitap etmeyen mistik gerçekleri fark eden bir melekenin bu realitede devreye girmiş olmasıdır. Ortalama insan beyninin aktif olmayan, yani kapalı olan %85 lik kısmındaki mer­kezlerin büyük bölümünün açılmasıyla, üç boyutlu realite ötesindeki yüksek bo­yutlu diyebileceğimiz farkındalıklara açıl­ma halidir. Böylece, akılcı düşüncenin sı­nırları aşılmış, dünya ve yaşam bambaş­ka anlam ve görünüş kazanmıştır. Açık bir kalp şakrası ile beraber çalışan "üçüncü göz" şakrasının algılayamayaca­ğı şey yok gibidir. Bu insan uzak mesafelere kadar bu iki merkezden şifa, huzur, moral enerjileri gönderebilir. Civarına hu­zur ve sükunet veren enerjiler yayar. Bu şakra insanı, aşağıdaki tüm şakralardaki insanların neler hissederek yaşadıklarını ve realitelerini çok iyi değerlendirebilir dolayısıyla ajna şakrasına "şakraların şakrası" da denir.

Tamamen aktiviteye geçmiş olan altıncı şakranın tüm olanaklarının neler olduğu, neler yaşattığı, yüksek boyut farkındalıklarının nasıl algılandığı; yaşayan tarafından bile izah dışıdır. Herşeye rağmen bu realitedeki insan doğal dünyasal düzeni yaşar ve diğer insanlara kapalı olan sırlarının içinde sadece olgun kişiliğiyle görü­lür. Hiçkimse bilgeliğini ve muhteşem ruhsal yaşantısını fark edemez. Dünyada az sayıda bulunan "bilgelik bilinci”ndeki bu yüksek insanlık realitesi, yaklaşan ye­ni çağdaki dünyanın doğal halkı olacak­tır. Ve bu dönemde insanlık; dünya nüfusuna göre çok az sayıda da olsa, pek çok sayıda insanın bu realiteye doğru yaklaş­makta olduğu bir dönemi yaşamaktadır.

Tasavvufta "Nefsi Marziyye" yani "Alla­h'ın ondan razı olduğu mertebe" olarak anlatılan bu insan; aklın idraktan aciz ol­duğu hakikatlere "hakel yakin" açılmış hal ehli kişidir. Halkın arkasından yürü­düğü, ilahi ilmin taşıyıcısıdır. Sevgi dolu, verici, irşad edicidir. Halk da, Hak da bu makam sahibinden razıdırlar. O artık hal­ka karşı Hakkın eli, Hakkın dili olmuştur.

2-Copy-3